8 Mart 2012 Perşembe

´Türk olsaydým delirirdim´

´Türk olsaydim delirirdim´

Elif Keyin haberi Gündemin hizindan ve her gün bir sürü topun pesinden kosmak zorunda olmaktan o da yakiniyor. O hem artik Türkiyeli hem de disaridan bakabiliyor  - Türkiye’de sabah tutuklamalarla kalkiyoruz, öglen ülkenin bir yerinde deprem dahi olsa gece dizileri konusuyoruz. Sizce Türk olmak ne kadar kolay ne kadar zor? Çok zor. Türkçem o kadar iyi olmadigi için ülke gündemini biraz geriden takip ediyorum ve bu benim avantajim, çünkü olaylar sakinlestikten sonra daha rahat bakabiliyorum. Siz her gün bir sürü topun pesinden kosmak zorundasiniz. Herhalde Türk olsaydim delirirdim. Bir sürü konu çözümsüz birakiliyor. Sonrasinda hasara bakilmiyor. Ülkenin nereye gittigi, nasil bir polarizasyondan geçtigi görülmüyor. - Kösenizde “AKP, AB’den uzaklasmak dogrultusunda bir siyasî adimin entelektüel zeminini mi hazirliyor” diye sordunuz. Biraz endiseliyim. Basmüzakereci Egemen Bagis’in pazarliklar konusunda mutsuz oldugunu biliyorum çünkü hiçbir ilerleme kaydedilemiyor. Bagis acele etmiyor, Sarkozy ve Merkel’e ne olacagini bekliyor ve 2014’e kadar sabretmek gerektigini düsünüyor. Çünkü seçimlerle gidebilirler. Ancak AB su anda farkli bir dinamik içinde, ekonomik anlamda ayakta kalmaya çalisiyor. Ne siyasi ne de entelektüel anlamda genislemeye dair bir ajandasi yok. En son Hirvatistan’i kabul ettiler ama onunla da kimsenin ilgilendigi yok. - Arkadasiniz Egemen Bagis görevinde nasil? Çok elestirildigini biliyorum. Iyi bir satisçidir, seyirci karsisinda neyi nasil satacagini bilir. Ancak basmüzakereci olarak zor durumda ve zaman zaman Türkiye’nin AB dilenciligi yapmadigini vurgulamak zorunda kaliyor. Bu sebepten birkaç senedir “AB’nin Türkiye’ye daha çok ihtiyaci var” retorigine sahip çikiyor. Bu AB’de çok takdir edilen bir tutum degil. Zaman zaman Basbakan sert konusmalar yapiyor, o ise çikip “Basbakan’in kastettigi tam olarak bu degil” demek zorunda kaliyor. Iliskiler zarar gördügü zaman bunu tamir etmek ona düsüyor. Egemen’in bos bir is yaptigini, onun sakalarla ugrastigini düsünenlere katilmiyorum. Zor bir is yapiyor çünkü topu oyunda tutmak zorunda. - Basbakan’in basdanismanlarindan Ibrahim Kalin AB’ye ihtiyacimiz olmadigini söyledi. Sizce? Krizler gelip geçer. Ama Kalin, AB’nin dünya için de Türkiye için de öneminin kalmadigini düsünüyor. Buna kiziyorum. Çünkü bir entelektüel için bu kolay bir yol ve Basbakan’a akil veren insanlardan biri o. Basbakan’in basdanismani. Türkiye iyi durumda ama bu kadar tepeden bakmayi anlayamiyorum. Kalin’in Islam fobisi hakkinda bir kitabi var. Ben bunun olmadigini, Avrupa’da irkçiligin ve bu fobinin yükselmedigini söyleyemem. Ancak bütün Avrupa’yi Islamofobik olarak etiketlemek yanlis. Avrupa’nin yüzde 20’si irkçi ve fobik olabilir ama yüzde 80’i bu insanlardan nefret ediyor. ‘SAKINLESTIREN GÜL’DÜ’ - Fransa konusunda öfkeli olmak hata mi? Avrupa’da nereye giderseniz gidin herkes Fransa’daki soykirim yasasinin ne kadar manasiz oldugunu söyleyecektir. Yapilacak sey magduru oynamak ve “Bunu bize nasil yaparsiniz” demekken Türkiye “Onlar kendilerine, Cezayir’e baksinlar” demeye basladi. Tarihsel olaylari kullanarak baskasini suçlarsaniz onlarin oyununun bir parçasi olursunuz. Kaldi ki Sarkozy bu çikisi Ermeniler için yapmadi ve o da biliyor ki Ermenilerin hepsinin oyu ona degil. Sarkozy’den nefret eden çok Ermeni var. Dolayisiyla yanit verirseniz, o da “Bakin ne fena insanlar” der ve onu hakli çikarirsiniz. Türkiye öfkesini nerede kullanacagini karistiriyor. - Erdogan’in iyi bir danismanlar kadrosu var mi sizce? {SAYFALAMA} Erdogan’in en iyi danismani Abdullah Gül’dü. Erdogan’a yakin olanlar bunu söylüyor. Gül’ün sakinlestirici bir tarzi var ve Erdogan’i sakinlestiriyordu. Simdi muhtemelen “Siz en dogrusunu biliyorsunuzdur” diyen insanlar var etrafinda. Belki de iyi danismanlari var ama onlarin lafini dinlemiyor da olabilir. - 2015’te Ermeni olaylarinin 100’üncü yili. Türkiye buna ne kadar hazir? Halk hazir ancak hükümet degil. Mesela su tarihçilerden olusan komite neden bir an evvel kurulmuyor? “1915’te kötü olaylar yasandi, kelime ‘soykirim’ olmayabilir, ama bizim bu konuya dair yaklasimimiz için özür dileyebiliriz” denebilir. Hükümet böyle bir açiklama yaparsa Ermenilerin yüzde 90’i memnun olacaktir. AUSTER ARTIK DAHA ÜNLÜ - Paul Auster meselesi var. Sizce Basbakan bu konuyu neden uzatti? Bu is en çok kime yaradi? Hata yaptigini düsünüyorum. Muhtemelen bugüne kadar Paul Auster’i da duymadi. Auster ünlü bir yazar ama ABD’nin en önemli yazarlarindan biri degil. Ama artik Erdogan sayesinde daha da ünlü! Simdi bir sürü sinek var ve bunlar “konusma özgürlügü” hakkinda vizildiyor. Auster Türkiye hakkinda olumsuz yazilar yazan gazeteciler sayesinde durumdan haberdar ve aslinda Erdogan da Auster’a degil böyle yazilar yazan gazetecilere kizgin! Ama böyle yaparak, Auster’in söyledigini onayliyor ve “Türkiye‘nin ne kadar otoriter bir basbakani var” diyenleri ispatliyor. Auster’a “Gelme” demek yerine, “Mr. Auster seni anliyorum, ama gel ben sana neyin ne oldugunu, Israil’den farkimizi anlatayim” diyebilirdi. GERÇEK GAZETECILER VE GAZETECI ETIKETLILER - Türk gazeteciler birbirini seviyor ve kolluyor mu? Hiç sanmiyorum. AK Parti döneminde gazetecilere yansiyan durumlar bundan önceki hükümetlerde de yasandi, bu ilk degil. Sag ve sol görüs arasinda çok büyük farkliliklar var. Örnegin sol basindan birine dava açilinca sag tarafin gazetecileri tepki göstermiyor. Avrupa’da görüs farkliligi da olsa gazeteciler bu tip dava durumlarinda biraraya gelip birbirlerini destekliyor. Türkiye’de durum böyle olmadigindan, bu asiri polarizasyon yetki sahiplerinin medya üzerinde çesitli oyunlar oynamasina olanak sagliyor. Ayni zamanda kimin gerçek gazeteci oldugu ve kimin gazeteciligi etiket olarak kullandigini anlamalari da lazim. Mesela, Odatv’dekilerin yaptiklari gazetecilik degil propagandaydi. Gazeteciligi etiket olarak kullandilar. Ama Büsra ve Ragip’in tutuklanmasini da Ahmet’le Nedim’i de anlamiyorum. - Türk gazetelerinde çok fazla köse yazari olmasini elestiriyorsunuz. Türkiye’de köse yazarlarinin fikirlerine çok fazla deger veriliyor. Her gazetede neredeyse 10-15 köse yazari var. Avrupa’da her gazetede 3-4 köse yazari vardir ve kendi fikirlerinden çok, somut gerçeklerle ilgili yazilar yazarlar. Ben de köse yazariyim gerçi!
Kaynak: http://www.moralhaber.net/
Haberi Oku
Etiketler: , Haber Yorum, Saglik Haberleri, Kitap Haberleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder