Osmanlinin Peygamber sevgisi

Kutlu Dogum Haftasi vesilesiyle Kâinatin Efendisi Hz. Muhammed (sav) çesitli faaliyetler ve programlarla, sonsuz sevgi, hürmet ve hasretle yâd ediliyor. Kalpler, ruhlar ve gözler O'nun muhabbet ve hasretiyle doluyor. Bütün kâinatin ve varliklarin yüzü suyu hürmetine yaratildigi Gönüller Sultani'ni, Zamanin ve Mekânin Efendisi'ni (sav) bir haftaya sigdirmak elbette imkânsiz. Biz de bu münasebetle Ezel ve Ebed Sultani Sevgili Peygamberimizi gönül dolusu salât ve selamlarla aniyoruz. Allah bizleri, davasina sadik, sünnetine ittiba eden, sefaatine nail olan, O'na layik ümmet eylesin! (Amin) Somuncu Baba dergisi Nisan 2012 sayisinda, Nesil Yayinlarindan çikan OSMANLI'NIN GIZLI TARIHI kitabimin 3. Bölümünde yer alan, 'Osmanli'nin Peygamber Sevgisi' baslikli alt bölümü özetle de olsa iktibas etmis. Kutlu Dogum Haftasi dolayisiyla önemine binaen dergide yayimlanan kismi buraya da aktariyorum: OSMANLI'NIN RESURULLAH VE EHL-I BEYT ASKI Osmanli'nin özünü ve temellerini besleyen manevî unsurlarin en basinda ilâ-yi kelimetullâh aski ve peygamber sevgisi gelmistir. Osmanli sultanlari, hayatlari boyunca gaza meydanlarinda bu mukaddes degerlere karsi sonsuz sevgi, saygi ve bagliliklarini ispatlama sevdasiyla harikalar sergilemistir. Peygamberimize ve mukaddes beldelere hürmet, muhabbet, hizmet ve sadakat soylu ceddimizin her daim siari olmustur. Padisahlar devlet islerinin aksamamasi için seyhülislâmlarin verdigi fetvaya dayanarak hacca gidememisler, ancak Hz. Peygambere ve mübarek topraklara karsi Veysel Karâni gibi gönül baglamaktan da geri kalmamislardir. Osmanli, Yavuz Sultan'in tabiriyle Harem-i Serif'in hadimi olma telâkkisini, buralar elinden çikana kadar sürdürmüs, Haremeyn'e sancak asmaktan, vali ve kadi göndermekten bile hayâ etmistir. Osmanlilar Resurullah'in, Ehl-i Beyt'in ve Ashâb-i Kirâm'in kabirlerini ihya edip hatiralarini günümüze kadar tasimaya öncülük etmis; hünkârlar, hanim sultanlar ve devlet erkâni Mekke ve Medine'de hayir kurumu, medrese ve imarethane insasi için birbirleriyle yarismislardir. DEVLET-I ÂL-I MUHAMMEDÎ Her seyden önce Osmanli, devlet hâline geldikten hemen sonra kurdugu askerî birligi, O'nun davasini güttügünden ötürü "Peygamber ocagi" payesiyle onurlandirmis, neferini de "Mehmetçik" adiyla taltif etmistir. Ordusuna verdigi isimlerden biri de "Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye"dir. Devletinin baska bir adini ise Sultan Vahdeddin'in ifadesiyle, "Devlet-i Âliye-i Muhammediye" koymustur. II. MURAD'IN VAKFETTIGI MIRAS Ceddimiz, Kâbe ve çevresinin tamir ve imarina, hacilarin hizmetlerinin görülmesine ve hac yolunun güvenlik ve isleyisine ayri bir titizlik göstermistir. Bu hizmetleri bir ibadet nesvesi içerisinde yerine getirmis ve bunu devletinin aslî görevlerinden saymistir. Mesela Peygamber müjdesine erismis Fatih gibi büyük bir dâhiyi yetistiren Sultan II. Murad, malinin yüklü bir kismini Mekke ve Medine fukarasi ile Kâbe, Ravza-i Mutahhara ve Mescid-i Aksa'da yetmis bin kere okunacak Kelime-i Tevhid'in ve Kur'ân hatimlerinin sevabinin ruhuna ita edilmesi için harcanmasini vasiyet etmistir. [page_end] FATIH'IN ESSIZ SEVGISI Peygamber askiyla yanmada basi çeken Osmanli padisahi belki de Fatih Sultan Mehmed'dir. Öyle olmasaydi asirlar öncesinden Hz. Peygamberin övgüsüne herhalde mazhar olamazdi. O'na karsi tarifsiz muhabbetini, en güzel biçimde Istanbul'un Fethi'nde ortaya koymustur. Rumeli Hisari'ni, O'nun güzel ismi "Muhammed"in Arapça yazilisina göre insa etmis, fethin gerçeklesmesi için de O'ndan söyle imdat dilemistir: "Avn-i ilâhî ve imdâd-i peygamberi ile beldeyi düsman elinden alacagiz!" Baska bir misrada ayni hissiyatini su sekilde dile getirmistir: "Ey Muhammed mu'cizât-i Ahmed'i muhtar ile/ Umarim gâlib ola a'dâ-yi dine devletim." CEM SULTAN'IN KÂBETULLAH BEYTI Osmanli'nin, hassaten de Kâ'be-i Muazzama'ya hürmet ve alakasi bambaskaydi. Cem Sultan'in hac fârizasini ifâ ettikten sonra yazdigi su beyitler, padisahlarin duygularina tercüman olan en harika sözlerdendir: "Kâbetullah'a varip bir kez tavaf eyledim/ Bin Karaman, bin Acem, bin memleket-i Osman'dir." HÜRMETIN SEMBOLÜ: NÂKIBÜ'L ESRAFLIKDevlet-i Âli Osman, Efendimiz'e ve Ehl-i Beyt'e hürmet ve hizmetini müesseseler kurarak da fiilen göstermistir. Peygamber soyuna mensup Seyyid (Hz. Hüseyin) ve Seriflerin (Hz. Hasan) secerelerini çikarip kaydetmek ve her türlü hizmetlerini görmek amaciyla "Nâkibü'l Esraflik" müessesesi kurmus ve basina da Âl-i Beyt'ten "Nâkibü'l Esraf" adli bir memur atamistir.Osmanli, Nâkibü'l Esraflara hürmet ve ihtiramda o kadar ileri gitmistir ki mesela III. Ahmed, I. Mahmud ve III. Mustafa'nin Eyüp Sultan türbesindeki cülus merasimlerinde, seyhülislâm ile beraber Nâkibü'l Esraf kiliç kusandirmistir. Savaslarda ise padisahla birlikte Nâkibü'l Esraf da sefere katilmis ve Hz. Peygamber'in sancagi dibinde yürümüstür.IKINCI MAHMUD'UN SIIRIVehhâbiler, Mekke ve Medine'de çok büyük zulüm ve vahsette bulunarak, Ehl-i Sünnet Müslümanlari kiliçtan geçirip, seleften yadigâr kalmis bütün türbeleri ve camileri yikinca; Sultan Ikinci Mahmud, Vehhâbi eskiyasini def ve tard ettikten sonra, buradaki bütün eserleri yeniden insa ve ihya eylemistir. 1820'de Hücre-i Saadet'e hediye ettigi samdanla birlikte gönderdigi asagidaki siir, Ikinci Mahmud'un Resûlullah'a besledigi hürmet ve muhabbetin bir vesikasidir: Samdan ihdâya eyledim cüret ya Resûlallah! Muradimdir Ulyâya hizmet, ya Resûlallah! Degildir ravzaya sayeste destâvri-i naçizim, Kabulünde kil ihsan u inayet, ya Resûlallah! Kimim var hazretinden gayri, hâlim eyleyem i'lâm, Cenabindandir ihsan u mürüvvet, ya Resûlallah! Dahîlek, el-emân, sad-el-emân, dergâhina düsdüm Terahhüm kil, bana eyle sefaat ya Resûlallah! Dü-âlemde kil istishâb han-i Mahmûd-i adlîyi, Senindir evvel ve ahirde devlet ya Resûlallah! [page_end] SULTAN ABDÜLHAMID'IN HASSASIYETI Hazreti Peygambere ve O'nun davasina, ceddi Yavuz gibi, en fazla gönül verip, kendini adayan ulu hakanlardan biri de cennet mekân Sultan Ikinci Abdülhamid'di. Abdülhamid Han, Peygamberimize olan tazim ve muhabbetini, O'nun kutsal beldesine hizmetler götürmekle ve Islam Birligi gayesini gerçeklestirmeye çabalamakla, arz-i endam ettirmeye çalismistir. Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldirmak niyetiyle yaptirdigi Hicaz ve Bagdat Demiryolu, bunun en güzel ifadesi olmustur. Bu projenin gerçeklesmesi için pek çok Islam Ülkesinden gelen yardimlarin yani sira padisah da 50 bin lira bagista bulunmustur. Demiryolu yapiminin Medine'ye ulastigi esnada, Sultan'in verdigi su çok özel talimat; onun, Ehl-i Beyt'in sahsinda Hazreti Peygamber'e olan sevgi, saygi ve bagliliktaki hassasiyetini göstermesi açisindan, esine az rastlanir müthis bir misâldir: "Mümkün olan âletlerin üzerine keçeler sariniz ki fazla gürültü olmasin ve Ehl-i Beyt'in ve burada yatanlarin ruhlari rahatsiz olmasin! " SON SÜRRE ALAYI Devlet-i Âl-i Islâm'in mukaddes mekânlara meftuniyetinin en müsahhas misallerinden biri de her yil hac mevsiminde Mekke ve Medine'deki Seyyid, Serif, ulema ve fakirlere para ve hususî hediyeler götüren "Sürre Alaylari"dir. Ilk kez Çelebi Mehmed devrinde tertiplenen Sürre Alaylari'nin tasidigi en kutsal hediye Kâbe örtüsüydü ve yenisiyle degistirilen eski örtü büyük bir hürmet ve itina ile getirilerek çesitli camilere pay edilirdi. Devlet, Sürre Alaylari'na o denli ehemmiyet veriyordu ki çöküs devrine girdigi I. Dünya Harbi'nde bile Sultan Resad, yabancilardan borç almak pahasina ecdadindan tevarüs eden bu harikulade gelenegi kesintiye ugratmamistir. TARIHÇI ISMAIL ÇOLAK'IN "OSMANLI'NIN GIZLI TARIHI" ve diger kitaplarini 444 24 14ten isteyebilir ya da internet üzerinden asagidaki web adreslerinden alabilirsiniz: WWW.KITAPOKUSAK.COM
Kaynak:
http://www.moralhaber.net/Haberi OkuEtiketler: , Otomotiv Haberleri, Egitim Haberleri, Güncel Haberler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder